23 Ekim 2015 Cuma

Yağmurlu

    Yağmurlu İzmirden herkese selam!
  Koşturmakla geçen bir iki haftadan sonra nihayet kendime vakit ayırma fırsatı bulup, güzel bir cafe de yağmur sesiyle yeni bir yazı yazıp bloga eklemek istedim. Bu aralar aynı anda çok fazla kitap okuduğum için ilgim dağınık. Bir kitabı okurken kitapta geçen üç cümleyi araştırmak için saatlerimi harcıyorum. Sanırım daha düzenli ve tek yönde okumaya devam etmeliyim. 
 Uzun zamandır basit konseptli yorucu olmayan bir yer arayışındayım. Rengarenk 'şık görünen' fakat popüler , kalabalık ve standart cafelerden sıkıldım. Bu tarz yerlerde gerçekten yediğiniz içtiğiniz şeyin bir özelliği olmadığını düşünüyorum ve bana çok yorucu geliyor. Bugün tam olarak hayal ettiğim yerdeyim ve kendimi dinlenmiş hissediyorum. Bence harcadığınız her dakikanın bir kıymeti olmalı. Biliyorsunuz ki değerlisiniz...




7 Ekim 2015 Çarşamba

Alanya

  Alanya'ya uzun bir süre sık sık gidip gelme şansı buldum.Orada yaşadığım güzel günlerden midir bilmem bu aralar çok özlediğim, çok sevdiğim Antalya'nın en uzak ilçesi Alanya'ya gitmek için çok sebebiniz var.
   
   Alanya'da Nereyi Görmeli?

1) Alanya Kalesi
 Alanya Kalesi, denizden dik uzanan yüksekliği 250 metreyi bulan yarımada üzerinde konumlanıyor. Yarımadadaki yerleşimin gördüğümüz hali Selçuklu Sultanı I.Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılmış. Kalenin içinde yerleşim hala devam etmekte bu yüzden taşıt trafiğine açık. Eğer yürümek isterseniz 1 saat gibi bir sürede Kalenin bütün surlarını görerek zirveye ulaşabilirsiniz. Kaleye giden yolda birçok deniz manzaralı restaurant ve cafe var. Kale dik kayalara paralel olduğu için kale surlarından muhteşem  fotoğraflar çekebilir, manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.






2) Tersane/Kızıl kule
 Kızıl kule ve tersane Alanya limanında yer alıyor. I.Alaaddin Keykubat kenti aldıktan sonra Kızıl kule ve tersaneyi yaptırmış. Denizden gelecek saldırılara karşı tersaneyi korumak için yapılan Kızıl kule aynı zamanda Alanya'nın simgesi. Kule ziyarete açık ve giriş 3 TL. 
                                  
                                                                            Kızıl Kule 


                                                                             Tersane 

                                                         Liman

3) Alanya Müzesi 

4) Damlataş (Kleopatra) Plajı 

 Mavi bayraklı, denizi kum olan bir plaj Damlataş. Eğer güzel bir plaj ve deniz arayışındaysanız kesinlikle Damlataş'a gitmelisiniz. Fakat genellikle çok kalabalık olduğu için daha sakin bir yer arıyorsanız sizi mutlu etmeyecektir. Efsaneye göre Kleopatra Akdeniz seferlerinden birinde bu plajda denize girmiş. Plaja giriş ücretsiz, Şezlong ve yiyecek içecek gibi ekstra hizmetler için birçok şeçenek var.

5) Damlataş Mağarası / Dim Mağarası

 Eğer mağaralar ilginizi çekiyorsa Alanya da görebileceğiniz birden çok mağara var. Damlataş Mağarası Damlataş Plajı'nın yanında yer alan deniz seviyesinde bir mağara. Dim mağarası ise Türkiye'in ikinci büyük mağarası ve Dim vadisinde yer alıyor. Mağaralardaki bilinmeze doğru yol alma duygusu her ne kadar beni ürkütse de mağaraların ikiside görülmeye değer birer doğa harikası.

  Alanya'da Ne Yapmalı?

1) Eğlence/ Gece Hayatı

 Alanya günün 24 saati yaşayan bir yer, bu yüzden gece eğlenmek veya bir şeyler içmek için çok fazla seçenek var. Alanya'da turistlerin dışında yerleşik yabancılarda çok fazla olduğu için Türk'ten çok yabancılarla karşılaşmanız mümkün. 

En popüler Eğlence Mekanları: Summer Garden , Robin Hood ,İstanbul Club, Havana Club,                                               Bistro Bellman, The Doors Bar (Rock müzik), Harry's Pub (canlı müzik)

2) Tekne Turu

3) Sahilde bisiklet sürmek

Alanya'da şehir kıyı boyunca uzandığı için sahilde ki bisiklet yoluyla bir uçtan bir uca ulaşım sağlanabilir. Eğer aracınız yoksa kesinlikle kalacağınız gün kadar bisiklet kiralamanızı öneririm çünkü görülecek çoğu yere bisikletle gidebilirsiniz. Alanya'da bisiklet çok kullanılan bir araç olduğu için birçok bisiklet kiralama dükkanı var. İsterseniz bisikletlerinizi o dükkanlardan veya belediyenin bisiklet istasyonlarından kiralayabilirsiniz.

4) Dim çayında kahvaltı

Dim çayının üzerine kurulan masalarda kahvaltı yapabilir, Alanya sıcağına serin bir seçenek istiyorsanız çayda yüzebilirsiniz.

5) Manzaraya karşı akşam yemeği

Tavsiye Restaurantlar: Harbour Restaurant 
                                       Merlot Restaurant 
                                       Keyf-i Ala Osmanlı Mutfağı 
                                       Robert's Cafe 
                                     
6) Pazar alışverişi

 Kivi, avokado ve muz gibi meyveleri seviyorsanız (ben bayılırım) Alanya çarşıda cuma günleri kurulan pazarda bol bol mevcut.

                                                   



Not: Nereye giderseniz gidin ; mutlaka sizde iz bırakacak şeyler bulacaksınız. Yeter ki baktığınız noktayı iyi seçin!
             

5 Ekim 2015 Pazartesi

Meteora : Havaya Asılı Manastırlar

    Geçtiğimiz yaz Yunanistan'a gitme şansı yakaladım. Antik Yunan tarihine ilgisi ve merakı çok olan biri olarak benm için muhteşem bir deneyimdi. Yunanistan'a gitmeden önce her zaman ki gibi gezeceğim yerlerle ilgili birçok şey araştırdım. Benim ilgimi çeken , en çok etkileneceğimi düşündüğüm şey tabii ki de Atina Akropolisiydi. Fakat en çok etkilendiğin şey neydi diye sorarsanız, cevap kesinlikle Meteora olur. 
    Meteora ; Yunancada ' havada asılı ' demekmiş. Yükseklikleri 300 400 metre olan bu dik koyu renk kayaların üstündeki manastırları gördüğümde neden bu ismi verdiklerini daha iyi anladım. Kalambaka kasabasından Meteora'ya doğru yöneldiğinizde öncelikle yüksek kayalara bakakalıyorsunuz , yol çok ilgi çekici bir yere doğru ilerliyor hissi uyandırıyor. Daha sonra kafanızı kaldırdığınızda kayaların tepe noktasındaki manastırları görüyorsunuz. Kayaların boyutuna göre , kayanın üstünde hiç boşluk bırakılmadan yapılmış bir sürü manastır. Söylendiğine göre 11. yüzyıldan itibaren bölgeye gelmeye başlayan keşişler önce kayaların içlerinde yaşamışlar.Daha sonra manastırları yapmaya başlamışlar. Keşişler manastırları insanlardan uzaklaşıp Tanrı'ya yaklaşmak için yapmışlar.14. yüzyılın sonunda 24 tane olan manastırdan günümüze sadece 6'sı ulaşabilmiş.Tabii ki aklıma gelen ilk soru o yıllarda bu dik kayalara bu manastırlar nasıl yapılabilir oldu.Ben manastırların en büyüğü olan Büyük Meteora Kutsal Manastırı'nı gezebildim.Manastıra önce birçok merdiven inip sonra yine birçok merdiven çıkarak ulaşabiliyorsunuz. Merdivenlerin bir kısmı kayaların içinden geçiyor. Manastıra bayanların etekle girmesi gerekiyormuş. Eğer yanınızda etek yoksa girişte dağıtılan şallardan alıp belinize bağlayabiliyorsunuz. Manastırın içinde mutfaktan kilere birçok bölüm var. Bazı yerleri müzeye çevirmişler ve fotoğraf çekmek yasak. Manastırın içinde en çok ilgimi çeken bölüm orada daha önce yaşamış keşişlerın kafataslarının saklandığı oda oldu. Kemiklerin ve kafataslarının saklanma nedeni Tanrı'nın  gelip onları canlandıracağına inanmalarıymış. Manastırın inanılmaz güzel manzaralı bir terası var. Ayrıca manastırın içinde Türk-Yunan savaşını tasvir eden birçok tablo gördüm. 1988'den beri Unesco'nun Dünya Kültür Mirasları listesinde yer alan Meteora'yı görmeden geçmeyin derim. Dünyada farklı çok şey var ve tanımak için az zaman, ertelemeyin!





                           






Zamanında keşişler file asansör veya basit teleferik tarzı şeylerle manastırlara çıkıyorlarmış. 

                               


                                       En büyük manastır : Büyük Meteora Kutsal Manastırı



















2 Ekim 2015 Cuma

Müzikli

   Güzel ve stressiz bir gün için sabah uyandığınız anda en sevdiğiniz şarkıları dinleyin. Uzun zamandır deneyip farkı gördüm. Sabahları somurtkan ve stresli biriyimdir ve eğer kötü uyanıyorsam bütün günüm aynı şekilde devam eder. Bu özelliğimden kendim ve çevremdekiler için vazgeçmem gerekiyordu ve alarm sesinden sonra en sevdiğim şarkıları duymanın bana inanılmaz pozitif enerji verdiğini fark ettim. Hayat nerede güzelleşebiliyorsa her zaman o yönde yürümek , nasıl mutluluk veriyorsa öyle yapmak lazım. Bu aralar en çok dinlediğim ise Yann Tiersen...